30 dakikanızı zeki olmak için ayırabilir misiniz?
Herkesin zekaya muhtaç olduğu bir vakitte, insanların himmete ve basirete ihtiyacı var. Ancak Türk milleti olarak pekte zekaya değer verdiğimizi söyleyemem. Eğer vermiş olsaydık, kişi başına düşüne kitap sayısı en az Japonya kadar olurdu. Türkiye’de kişi başına düşen kitap sayısı sadece 0,5. Durum içler açısı. Ancak bu makaleden sonra belki de sizde kitaplar konusunda daha cazip kar görüşe sahip olabilirsiniz. İnsanlar genelde kitap okumayı istemezler. Sıkıcı ve uyku getirici olarak addederler. Bunu bizim insanımızın daha çok yapması ayrı bir vahim durumu ifade ediyor. Neden derseniz, genç ve dinamik nüfusumuz var. Ama nitelik açısından ortaya eser koyamayan bir gençliğin, barlarda ve kafelerde zaman öldüren bir geçliğin ne anlama geldiğini siz daha iyi biliyorsunuzdur.
Zeki olalım arkadaşlar…
Günde 30 dakikanızı kitap okumaya ayırın. Ancak bu işkembeyi kübradan alınmış masal veya roman kitabı tarzında değil, daha bilimsel tarzda olmalı. Tabi neyden hoşlanıyorsanız, o tür bir kitap da alabilirsiniz. Ancak burada okuma eyleminizin nasıl yapıldığına da dikkat edeceksiniz. Sadece kitaba yoğunlaşacaksınız. Akıllı telefon ve bilgisayar gibi cihazlardan uzakta, kendinizi yavaş okuyarak kelimesi kelimesine anlayacağınız şekilde kitabı yutacaksınız. Yapılan araştırmalar bu okuyuş tarzının yaşlılarda unutkanlığı azalttığını ortaya koydu. Gençlerde ise, daha zeki ve anlayışta kuvvetli bir beyne ulaşıldığını gösterdi.
Kitabı, internetten veya tabletlerinizden okumayacaksınız. Fiziksel olarak hissedeceğiniz kitabı okumanız gerekiyor. Aynı araştırmalarda internet üzerinden okuma yapmanın insanlarda dikkat dağınıklığına sebep olduğu için çok az fayda sağladığı yazıyor. İnsanlar F çizerek net üzerinde okuma yapıyorlar. Yani kelimesi kelimesi okuma diye bir durum söz konusu değil. Bu nedenle fiziksel kitap alarak, 30 dakika kelimesi kelimesine okumalısınız.