Algıda seçicilik

Psikolojinin inceleme alanlarından biri olan algıda seçicilik, insan gibi kompleks bir varlığın içinde yaşadığı evreni yorumlamasını sağlayan algılarının karmaşık gelişim ve etkileşim süreciyle ilgili bir ifadedir. İnsanoğlunun “yaşam” olarak nitelendirdiği durum, psikolojik olarak aslında algısal bir tecrübedir. İnsanlar hayatı farklı şekillerde tanımlasalar da, algısal tecrübelerin beyin tarafından yorumlanmaması halinde hayattan da söz etmek mümkün değildir. Çevre olarak isimlendirilen dış ortam uyarıcılarından, olaylardan, nesnelerden ve diğer insanlardan gelen etkilerin beyin tarafından algılanarak yorumlanması için kişinin dikkatini ilgili uyarıcıya yöneltmesi gerekir.

İnsan dünyaya geldiği andan itibaren başlayan algısal tecrübe gelişimi, ölünceye kadar devam eden bir süreçtir. Kişinin yaşamı veya yaşadığı günler olarak tanımlanan algısal tecrübe, tüm duyguların etkisiyle gelişir. Daha önce yaşanan tüm deneyimler, görülen rüyalar, gelişen önyargılar ve diğer tüm duygular, kişinin o anki algılama tecrübesini doğrudan etkiler. Bir başka değişle, siz şuan bu yazıyı okurken dahi bir algısal tecrübe yaşamakta ve bu algısal tecrübeyi hayatınızın bir parçası haline getirmektesiniz. Yazıyı okumak da bir algısal deneyim olduğundan, beyniniz bu yazıyı algılarken daha önce yaşadığınız duygular, deneyimler ve geliştirdiğiniz önyargıları analiz ediyor ve bu doğrultuda bir sonuca vararak sizin algınızın oluşmasını sağlıyor.

Algıda seçicilik yazının ilk kısmında da gördüğünüz üzere, oldukça karmaşık zihinsel faaliyetlerin etkileşim halinde olduğu ve bilim insanlarının 21. yüzyılda olmamıza rağmen hala üzerinde en çok çalıştığı alanlardan biridir. Algıda seçicilik; uyarıcı şiddeti, süreklilik, tekrar, tanışıklık, zıtlık, hareketlilik gibi birçok dış etmenin etkili olduğu bir durumdur. Algıda seçiciliği etkileyen bu dış etmenlerin haricinde bir de kişinin içinde yani kendi zihninde gelişen süreçler vardır. İlgi, gereksinim, beklenti ya da inanç gibi algıda seçiciliği etkileyen iç etmenler de en az dış etmenler kadar önemlidir.

İnsanlar kendi ihtiyaçların ya da dış uyarıcının niteliğine göre algıda bir seçim yoluna başvurabilir. Kişinin dış dünyayı algılamasını sağlayan ve böylece yaşam denen algısal tecrübenin oluşmasını sağlayan 5 duyu organı, dış ortam etmenlerini beynin algılamasını sağlar. Aynı şekilde iç etmenlerin de harmanlanması ile birlikte gelişen algı, bazı durumlarda beyin tarafından “filtrelemeye” maruz kalabilir.

İnsanların farkında dahi olmadığı bir durum olan algıda seçicilik, beynin kendi kendine geliştirdiği bir tepkidir. Bazı insanlar günlük hayatta çok sık karşılaştığı durumları fark etmeden es geçebilmektedir. Örneğin; sokaktaki engelli insanlarla her gün karşılaştığı halde fark etmeyen bir insan, bir kaza geçirdikten sonra çevresinde ne kadar çok engelli olduğunun farkına varabilir. Benzer bir diğer örnek de, belirli meslek grubuna mensup olan insanların gazete okurken yalnızca kendi işleri ile ilgili haberleri görmesi ve çok önemli dahi olsa manşet sayılabilecek haberleri fark etmemesidir.

Rahnansaika