Aylak Adam kitap özeti
Yusuf Atılgan’ın yazmış olduğu Aylak Adam kitabı ilk olarak 1959 yılında varlık yayınlarından çıkmıştır. Günümüzde ise Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam kitabı, Yapı Kredi yayınlarından çıkmaktadır. Aylak Adam kitabı “C” adında bir adamın 1 yıl boyunca yaptıklarını anlatmaktadır. Kitap 4 bölümden oluşur.
“Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi.” Şeklinde başlayan Aylak Adam, “C” adındaki adamın hayatında var olan Aşk boşluğunu dolduk istediği arayışı konu alır. Kitabımızda adı geçen “C” maddi olarak herhangi bir sorunu olmayan, Vefat eden babası tarafından, “C”’ye bırakılan emlaklardan kira alarak geçimini sağlayan, Ömründe çok az çalışmış olan ve sürekli yalnız, bir o kadar da sıkıntı yaşayan bir gençtir. Her sabah insanlar evlerinden işlerine giderken “C”’de evinden çıkar. Evde yemek yemediği için, ilk önce dışarıda bir kahvaltı yapar, ardından ressam arkadaşı olan Sadık’ın, resim atölyesine giderek öğleye kadar orada vakit geçirir. Öğleden sonra ise, ya sinemaya gider yada sokaklarda aylak bir şekilde dolaşırdı.
Bir gün sokakta dolaşırken, yanlış anlaşılma sonucunda iki terziden dayak yiyen “C” çenesinden yaralandığından dolayı, günlerce evden dışarı çıkmaz. Sadık’ın resim atölyesinde öğrencilere model olacağına söz veren “C” günler sonra evinden çıkarak Sadık’ın resim atölyesine gider. Aslında hiç gitmek istemez. Çünkü “C” için herhangi bir iş yapmak oldukça sıkıntı vericidir. Dayak yedikten bir hafta kadar sonra evden çıkıp Sadık’ın resim atölyesine gider. Giderken ayakları geri geri gitmektedir. Zorla öğlene kadar model olan “C” oldukça sıkılır. Ve bazı öğrenciler resimleri bitirmeden, Atölyeden ayrılır.
“C” hayatı boyunca bir şey aramaktadır. Her işten ve her şeyden çok çabuk sıkılan “C”, aramaktan asla sıkılmaz. “C” hayatında bir kadın aramaktaydı. Hayatına bir kadın girerse, Aylaklıktan kurtulacağına ve içindeki sıkıntının biteceğine ve mutlu olacağına inanıyordu. Tanıştığı her kadın, “C” için sıkıcı gelirdi. Bir bahane bulur, her seferinde tanıştığı kadınlarla bir daha görüşmezdi. “C” öğleye kadar olan vaktini Sadık’ın yanında geçirdikten sonra genellikle ya sinemaya gider yada lokantada geçirirdi. Akşamları ise, düzenli olarak meyhaneye gider ve içerdi. “C” sıklıkla kendi hayatını düşünürdü. Çok fazla kafa yorar, çevresindeki insanların hayatları ile kendi hayatını karşılaştırır ve çocukluğunda yaptıklarını düşünürdü. Neden bilemezdi ama “C” çocukluğunu bir türlü kafasından atamazdı. “C”’nin annesi “C” çok küçükken vefat etmişti. “C”’yi babası ve teyzesi büyütmüştü. Ve tanıştığı her kadının teyzesi gibi olmasını isterdi. Teyzesine bilinç altında inanılmaz bir bağ ile bağlıydı. Her kadında teyzesini aradığından ötürü, kadınlarla çok iyi anlaşamaz ve onlardan kaçardı. “C” 28 yaşında olmasına rağmen bir bebekten farkı yoktur.
Bir gün Aylak Adamımız “C” Ayşe adında bir kadınla tanışır. Fakat Ayşe’yi iş arkadaşlarından biri ile görünce bir daha Ayşe’yi aramaz. Ayşe’ye alışmamış olsa bile, çok bunaldığı bir akşam Ayşe’nin evine gider. Ayşe tarafından ona anahtar verildiği için, zorlanmadan kapıyı açar ve içeri girer. Ayşe’nin evde olmadığını bile bile gitmiştir. Çünkü o gece yıl başı gecesidir. Ve Ayşe arkadaşları ile eğlenmeye çıkmıştır. Aylak Adamımız “C” bir süre Ayşe’nin evinde oturur ve içer. Daha sonra ise anahtarını bırakarak dışarı çıkar. Bir daha da Ayşe’yi aramaz. Aslında Ayşe’yi evde bulamadığına oldukça sevinir.
“C” sürekli olan bu arayışlarında bir gün, Karaköy’de bir pastanenin dışarıya koymuş oldukları masalarda otururken bir kadın görür. Bu kadın “C”’yi çok etkilemiştir. Bu yüzden kadını günlerce takip eder, Kadının gittiği yerlerden sıkılmadan geçerek onu izler. “C”’nin sürekli kadının karşısına çıkmasına karşın, kadın “C”’yi fark eder. Kadın “C”’yi beğenir. Ve sürekli takip eden “C” ile konuşmak için fırsat kollar. Ama “C” kadının yanına yaklaşmadan sadece takip içerisindedir. Çünkü “C” kadının yanına yaklaşıp konuştuğu zaman, içerisinde olan tılsımın bozulacağını düşünmektedir. Kadında onunla konuşabilmek için, yollunu uzatır. Günler sonra bir gün “C” ile kadın karşılaşır ve buluşmaya karar verirler. “C” ise buluşma günü geldiğinde Beyoğlu’nda bir kahvede oturur. Buluşmaya gidip gitmeme konusunda oldukça kararsızdır. Çünkü buluştuklarında kadını tanıdıkça ondan soğuyacağını düşünür. Çünkü diğer kadınlarda hep buluştuktan sonra, heyecanı kaçmıştır. Hem “C”’nin içerisindeki o heyecan yavaş yavaş sönmeye başlamıştır. Bu yüzden kadınla buluşmaktan kaçmak istese de dayanamaz ve buluşma yerine gider.
Kadın “C” ile her buluşmalarının ardında “B” adındaki uzakta bulunan bir arkadaşı ile mektuplaşır. Ve sürekli olarak evlenme istediği olan kadın, hayaller kurar. “C” ise evlilikten hiç haz etmeyen bir insandır. Her akşam eli kolu dolu bir şekilde eve gelen erkeklerden nefret eder.
Yaz mevsimi geldiği zaman, sıcaklar atık iyice arttığı için, yazlık bir pansiyonda yaz mevsiminin geçmesi için bir pansiyona yerleşir. Burada günleri kitap okuyarak geçirir. Ve bir gün kaldığı pansiyonun yakınlarında eski sevgilisi olan Ayşe ile karşılaşır. Ayşe ile Aylak Adamımız çok iyi anlaşır. Bir tutku ile birbirlerinin olurlar. Fakat yaz mevsiminin bitmesine yakın Ayşe ve “C” bir anda tedirginleşmeye başlar. “C” kadın bacaklarına oldukça düşkündür. Ayşe ise “C” ile aylar geçirdiği halde “C” hakkında bir şey bilmediğini fark eder. Ve “C”’ye kadın bacaklarına neden bu kadar düşkün olduğunu sorar. “C”ise, ona çocukluk günlerini anlatarak geçirir. “C”’nin annesi “C” bir yaşındayken öldüğünü, babası ve teyzesinin onu büyüttüğünü fakat babasının çok soğuk ve sert bir adam olduğundan bahseder. “C”’yi teyzesi sürekli dizinde yatırır ve saçlarını okşar ve burnundan öpermiş. Teyzesine karşı çocukluğundan bu yana oldukça büyük bir ilgi beslemiş olan “C” çocukken babası tarafından teyzesinin bacaklarının okşandığını fark edince, babasına saldırır. Ve gücü yetmediğinden ötürü babası “C”’yi kulağından tutarak yere çalar ve teyzesi “C”’yi korur. Ve “C” o anda yemin ederek asla babasına benzemeyeceğine dair kendi kendisine söz verir.
Yaz mevsiminin sonlarına doğru, “C” Ayşe ile olan ilişkisinde ayrılmak ister. Ayşe’de aynı fikirde olduğu için ayrılırlar. Zaten Ayşe yakın bir zamanda babasının yanına yani İtalya’ya döneceği için her zaman buluştukları yere bir pusula bırakarak İtalya’ya döner. Havanın serinlemesi başlaması üzerine “C” de artık şehirdeki evine döner. Ve eski yaşantısına, kaldığı yerden devam eder. Ayşe ona sevgi vermişti ama Ayşe’nin verdiği sevgi bile onu yalnızlıktan kurtaramamıştı.
Bir gün sokakta yürürken, yağmurun yağdığı bir anda mavi yağmurluklu acele ile koşturan bir kadın görür. Şakağında bir anda bir ağrı hisseden “C” aradığı kadının o olduğuna emindir. Peşinden koşar ama kadın taksiye binmiştir. “C” bir taksinin önüne atlar. Taksi şoförü çok sinirlenerek aralarında kavga olur. “C” adama sinirlendiğinden dolayı, adama bir yumruk atar. Ve taksi şoförünün burnu kırılır. Ardından kalabalıklaşan olay yerine polisler gelir. Ve “C” aradığı kadını bulur bulmaz kaybetmiştir.
“ Çevresindeki herkes ona düşmanca bakıyordu. Kuşatılmıştı. Artık otobüse yetişmesi olanaksızdı. Birden sol şakağındaki ağrı yeniden başladı. Yıllardır aradığını bulur bulmaz yitirmesine sebep olan bu saçma, alaycı düzene boyun eğmiş gibi kendini koyverdi. Şimdi ona istediklerini yapabilirlerdi. Yanındaki polis kolunu sarsıp, ummadığı yumuşak bir sesle sordu:
— Ne oldu? Anlat.
— Otobüse yetişecektim… Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.”cümleleri ile son bulur.