Divan edebiyatına dair bir malumat
Divan edebiyatı, derin duyguların kelimelerle sembollere, kalıplara döküldüğü, esrarları içerisinde saklayan yazılı edebiyat türüdür. Türklerin İslamiyeti benimsemesinden sonra ortaya çıkmıştır. Bu edebiyat türüne divan denmesinin sebebi, şairlerinin eserlerini divan adını verdikleri kitaplarda toplamış olmalarındandır. Divan ismi, ikinci meşrutiyette edebiyatçılar tarafından kendisine verilmiştir. Ancak divan sadece şiire has bir özellik taşımaktadır. Oysa ki, İslamiyetin kabulüyle beraber ortaya çıkan edebiyatımızda şiirin yanında, mesnevi, seyahatname, mevlit gibi türlerde bulunmaktadır. Bu tanım her ne kadar lügat anlamıyla eksik kalsa da, bugün kullanılan anlamıyla İslamiyetten sonra ortaya çıkan tüm eserlere şamil bir manada kullanılır.
İlk divan eserlerine 13. yüzyılda rastlanıldı. Hoca Dehhani’nin, İranlı şair Firdevsi’den etkilenerek kaleme aldığı şiirlere bu yüzyılda rastlanılmıştır. 16. yüzyılda büyük bir atılım gerçekleştiren divan edebiyatı, iki büyük şairle bu başarısını yakalamıştır.Bu başarının yakalanmasında vesile olanlar, bugün divan edebiyatı dendiğinde akla gelen üstatlar; Baki ve Fuzuli’dir. 17. Yüzyılda da, kendisine özgü hikmet şiirleri yazan Nabi, divan edebiyatına büyük eserler kazandırmıştır. Bu yüzyılda yine Nefi, hiciv sanatının mükemmel misallerini vermiştir. Nedim ve Şeyh Galip gibi kendilerine özgü divanlarıyla, bu edebiyat rüzgarına artı değerler katan şairlerden sonra 18. yüzyılda divan edebiyatı gerilemeye doğru gitmiştir. Burada asıl sebep, batılılaşma çalışmalarının her sahada kendisini gösteren etkisidir. Divan edebiyatı İslamiyetin ortak dili olan Kur’an dilinden ve o zamanların edebi dili olan farsça kelimelerden oluşmaktaydı. Tüm bu mistik atfedilen duyguların ve coğrafyanın, batıya karşısında kurban edilme çalışmaları neticesinde bugün, dedelerinin fikri tahassüs ve duygularını, anlayamayan bir nesil tesis edildiğinden, divan edebiyatının esamesi dahi okunamamaktadır.
Son zamanlarda Prof. Dr. İskender Pala aracılığıyla divan edebiyatı şuurunun, sevgisinin arttırılma gayreti içerisine girilmiş olunsa da, dil inkılabının bir tezahürü olan lügat bilgilerinde ki kökten yapılan bir değişiklik, divan edebiyatını anlamaya yetmemektedir.
Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen