İbni Sina, hayatı ve çalışmaları
Tartışmasız medeniyet tarihinin en önemli tıp bilginlerinden biri olan İbni Sina, 980 yılında doğmuş ve 57 yıllık ömrünün neredeyse tamamını bilimsel araştırmalara ayırmış bir İslam filozofu ve hekimdir. Fars asıllı bir ilim insanı olan İbni Sina, çalışmalarıyla Avrupa’nın tıp konusunda kısıtlı bir bilgiye sahip olduğu dönemde devrinin çok ilerisinde görüşler bildirmiştir. Eserlerinin birçoğu Latinceye çevrilmiş ve Avrupa’nın birçok yerinde üniversitelerde ders kitabı olmuştur. Avrupa biliminin gelişimine katkılar çok büyük olsa da geçen yıllar içinde tarih perdesinin ardında kalan kişilerden biri olmuştur. Bilindiği kadarıyla hayatı boyunca 240’ın üzerinde esere imza atmış ve pek çok da makale yazmıştır. Bu eserlerin yaklaşık olarak 150’si felsefe, 40 tanesi tıp ve diğerleri de çeşitli konular üzerinedir.
Orta Çağı yıllarının karanlığında kilise baskısı altında kalan Avrupalı toplumlar için büyük bir tıbbi kaynak olan İbni Sina’nın eserleri, uzun yıllar boyunca okutulmaya devam edilmiştir. Özellikle Montpillier ve Louvain üniversiteleri, İbni Sina’nın eserlerini 17. yüzyılın ortalarına kadar ders kitabı olarak okutmaya devam etmiştir. Çok yönlü bir bilim adamı olan İbni Sina 240 kadar eserin yanı sıra yaklaşık olarak 450 makale yazmış ve bu makalelerde İslam felsefesinden doğa bilimlerine birçok farklı konuya değinmiştir.
İbni Sina her ne kadar tıp bilimine yaptığı katkılarla tanınsa da; mantık, fıkıh, metafizik, sarf ve çeşitli doğa bilimleri üzerine de çok çeşitli çalışmalar yapmıştır. Öklid geometrisi üzerine bilhassa eğilen İbni Sina, geometrik hesaplamalar ve formüller üzerine de yenilikçi çalışmalara imza atmıştır. Bilim tarihinin bu önemli ismi hayatı boyunca pek çok Yunan ve Anadolu medeniyetlerinden kalma eserleri okumuş, diğer medeniyetlerin tıp ve felsefe üzerine yaptığı çalışmaları incelemiştir. İslam coğrafyasının “altın yıllarını” yaşamaya henüz başladığı bir dönemde, tıp alanındaki çalışmaları ile tabiri caizse çığır açan İbni Sina, insanlık medeniyetinin bilimsel ve kültürel anlamda gelişmesine büyük katkı sağlamıştır.
Yaşamının son yıllarında filoloji ve edebiyat üzerine çalışmalara ağırlık veren İbni Sina, Ebu Cafer’in bilim danışmanı ve hekimi olarak sarayda çalışmaya başladı. Buradaki görevi hekimlik ve danışmanlık olmasına rağmen üstün zekası ile savaşlarda da işe yarayabileceği düşünüldü ve İbni Sina böylece birçok savaş da katılmaya başladı. Nitekim Hamedan seferinde yakalandığı bir hastalık durumunun ağırlaşmasına neden oldu. Tedavisi uygulamadığı mı yoksa uygulayamadığı mı bugün dahi soru işaretidir. Hayattaki son anlarında tüm malını fakirlere bağışlayan İbni Sina, kölelerinin tamamını da azat etmiştir. İbni Sina’nın mezarı hala Hamedan’da yer almaktadır.