İş geliştirme teknikleri
Küçük ölçekli ticari işletme sahipleri faaliyet gösterdikleri sektörde her yıl elde ele dolaşan milyonlarca liralık pastadan daha geniş bir dilim alabilmek için iş geliştirme tekniklerini araştırmaya başladığında, genel olarak profesyonel danışmanlık merkezleriyle karşı karşıya gelir. Her geçen gün rekabetin daha da arttığı ve piyasa şartlarının giderek daha çetin hale geldiği bir ortamda küçük ölçekli bir işletme olarak büyümek ve kurumsallaşma süreci içine girmek, pek de kolay bir süreç değildir. İktisat biliminin devreye girdiği karmaşık hesaplardan en ufak gelişmeden dahi etkilenen döviz kurlarına kadar birçok bileşenin söz konusu olduğu günümüzün “küresel ekonomisi”, ilk bakışta küçük ölçekli işletme sahipleri için baş edilmesinden de öte anlaşılması dahi zor bir kargaşa olarak görülebilir. Ancak gerçekten de istikrarlı bir şekilde büyümek için profesyonel bir uzman mı olmak gerekir?
Küçük büyük fark etmeden tüm işletme sahiplerinin işlerini geliştirmek için bilmesi gereken, büyüme sürecinin rekabet gücü ile gerçekleştiğidir. Sahibi olduğunuz işletmenin rekabet gücü; bizzat sizin ticari zekanız, piyasa şartlarını analiz ederek geleceği görebilmeniz, sektörde kazandığınız tecrübe ve satış yeteneklerinizin toplamına eşittir. Basit bir biçimde dört temel bileşenden oluşan rekabet gücü, piyasada tutunmanızı ve işletmenizi bir marka olma süreci içine taşımanızı sağlamaktadır.
Dünya markası olan işletmeleri kuran kimselerin “başarı hikayelerinden” anlaşılabileceği üzere ticari zeka, yükseköğretim mezunu olmak ile alakalı bir durum değildir. Günümüzde dünyanın en büyük markalarının birçoğunun kurucusu, idealleri uğruna okudukları okulları bırakmış veya hiç yükseköğrenim almamış kimselerdir. Herkesin aynı ürünü satmaya çalıştığı bir ortamda farklı bir ürün arayışına girmek kadar herkesin sattığı ürünü “farklı bir şekilde” pazarlamanın da ticaret zekası olduğunu unutmayın.
Deneyim şüphesiz birden bire sahip olunan bir unsur olmadığından, yolun başında olanların bir nevi “akıl hocası” edinmesi yararlı olabilir. Ancak bazen de risk alarak şansını denemek, “girilen risk ile elde edilen kazanç doğru orantılı olduğundan” olumlu sonuçlar doğurabilir. Ancak bu tür hareketlerle başarıya ulaşma ihtimalinin düşük olduğunu unutmayın ki, zaten risk de bu düşük ihtimalin bizzat kendisidir. Geleceği doğru okumadan basma kalıp ve “zaten herkes tarafından bilinen” yöntemleri uygulayarak işletmenizin büyümesi beklemek yerine, piyasa şartlarını doğru şekilde analiz etmeye çalışın. Herkesin gerçek anlamda zor duruma düştüğü piyasa krizlerini bir avantaj haline dönüştürmenizi sağlayan öngörü, işletmenizin sizi dahi şaşırtacak bir biçimde büyümesini sağlayacaktır.
Son olarak her şeyin küreselleştiği günümüzde işletmenizin faaliyet alanını yerel seviyede tutarak büyüyemeyeceğinizi unutmayın ve dış pazarlara girmek için ticari fuarlar gibi fırsatları kaçırmayın.