Kadına şiddet nedenleri

Türkçede kullanım şekli açısından bakıldığında ilk aşamada şiddet ile saldırganlık kelimelerinin eşanlamlı olduğu düşünülse de, saldırganlıktan çok daha farklı bir kavram olan şiddetin altında pek çok karmaşık psikolojik ve sosyolojik neden yatmaktadır. Kaba güç olarak tanımlanabilecek olan şiddet, insanoğlunun son derece karmaşık bir canlı olmasından ötürü son derece farklı nedenlerin tetiklemesi sonucunda gelişebilen bir davranış biçimidir. Modern psikolojinin de yakından incelediği bir alan olan şiddetin en önemli ve sosyal yapıyı etkileyen örneği ise şüphesiz kadına yöneltilen şiddettir. Kadına yönelik şiddetin arkasında yatan en önemli neden, hakimiyet kurma ve çıkar elde etme çabasıdır.

Yalnızca toplumumuza özgü bir durum olmayan kadına şiddet dünyanın pek çok farklı ülkesinde görülen bir durumdur ki, birçok gelişmiş ülke kadına yönelik şiddetin en fazla görüldüğü toplumlara ev sahipliği yapmaktadır. Bilinçli olarak karşısındaki kadına şiddet uygulayan birey, farklı amaçlar doğrultusunda çıkar sağlamak ve kendi bilinçaltındaki hakimiyet duygusu tatmin etmek için bu yola başvurur. Maddi ve manevi açıdan “kendisi için çıkar sağlamaya yönelik” yapılan şiddet eylemlerinin altında yetersizlik duygusu da vardır. Kişinin kendini eksik hissettiği alanları karşısındaki insanlardan gizlemek istemesi, kadına şiddet uygulamasına neden olabilir. Uygulanan şiddet kadına yalnızca fiziksel yönden zarar vermekle kalmamaktadır. Şiddet uygulanması ile kadının sosyal yaşamı, hak ve özgürlükleri, özgür iradesi ve istekleri de bu durumdan olumsuz yönde etkilenmektedir.

Ülkemizde kadına şiddet dendiğinde çoğu zaman fiziksel şiddet uygulama kast edilse de, aslında küfür ve hakaret etme, aşağılamaya yönelik davranışlar da şiddet kapsamına girer. Aile içindeki sorunları çözme konusunda vasıfsız olan ya da bizzat sorunun kaynağı olan erkekler, kadına fiziksel anlamda şiddet uygulayabileceği gibi “psikolojik şiddet” uygulamaya da başvurabilir. Bazı psikolojik problemler de kadına şiddet uygulanmasına neden olur ki, bu durumun altında yatan neden ironik bir biçimde kadının sevgisini kazanmaktadır. Saygınlık elde etmek isteyen erkeklerin de çoğu zaman şiddet uygulamaya çalıştığı gözlemlenmiştir. İş hayatında ve sosyal çevresinde istediği itibara sahip olmayan erkeklerin içine düştüğü bunalım, kadına şiddet yöneltmesine ve bu arzusunu bu şekilde tatmin etmeye çalışmasına neden olabilir.

Kadına yönelik şiddet her ne açıdan incelenirse incelensin herhangi haklı bir yanı bulunmamaktadır. Bireylerin sahip olduğu sorunların arkasına saklanarak uyguladığı şiddete yönelik hareketlere kılıf hazırlaması, şiddetin yanlış bir davranış ve düşünce biçimi olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Son olarak Avrupa Birliği Standartları çerçevesinde her 7 bin 500 kadın için bir sığınma evi açılması zorunlu tutulmuşken, ülkemizde her 3 milyon kadına bir sığınma evi düştüğü gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Ayrıca 1992 yılında Avrupa Birliği tarafından yapılan araştırmalar, kadınların %25’inin hayatı boyunca “en az bir defa” aile içi şiddete maruz kaldığını göstermiştir.

Rahnansaika