Kalıtım özellikleri

Genetik olarak da isimlendirilen kalıtım bilimi, canlı organizmalarının çeşitliliğini ve doğuştan gelen özelliklerini inceleyen bir biyoloji dalıdır. Yunanca “genetif” sözcüğünün Almancada genetik olarak geçmesinin ardından kalıtım manasına gelen bu sözcük  Türkçeye de geçmiştir. Canlılara ait tüm özelliklerinin genetik olduğunun anlaşılması ile birlikte biyolojinin kalıtım bilgileri üzerine yaptığı araştırmalar geliştirilmiş ve modern teknolojinin de yardımı ile canlı organizmalarının kalıtım özellikleri daha net anlaşılmıştır. Modern genetik bilimi canlılardaki kalıtım mekanizmalarının nasıl çalıştığını anlamaya yönelik araştırmalar yaparak, canlı çeşitliliğini etkileyen faktörleri anlamaya çalışmaktadır.

19. yüzyılında Avusturyalı bir bilimadamı ve rahip olan Gregor Mendel’in çalışmaları ile temelleri atılan kalıtım bilimi, takip eden dönemde modern bilimin en çok ilgi duyduğu alanların başında gelmiştir. Gregor Mendel yapığı çalışmalar ile kalıtıma etki eden faktörleri tam olarak belirleyemese de, modern genetik biliminin “gen” olarak tanımladığı kalıtım biriminin anlaşılmasına büyük katkı sağlamıştır. DNA yapısında karşılıklı olarak belirli bölgelere denk gelen genler, zincir yapılı bir molekül biçimidir. Dört farklı türdeki nükleotitten meydana gelen genler, canlının kalıtım bilgilerinin yani enformasyonun kayıtlı olduğu alanlardır.

Doğada bulunan tüm canlıların gen dizilerinden oluşan DNA modelleri iki zincirli bir yapıya sahiptir. DNA yapısındaki bu iki zincirin her biri iplikçik olarak isimlendirilir ve her iplikçik sırasında bulunan nükleotit karşısındakini tamamlar. Bir başka değişle DNA zincirinde karşılıklı olarak yer alan nükleotitler, kendi eşiyle yeni bir iplikçik oluşturma özelliğine sahiptir. Bu özellik sayesinde canlının kalıtımsal özellikleri kopyalanabilir hale gelir. Nükleotitlerin DNA yapısında oluşturduğu zincirler, hücreler tarafından aminoasit üretilmesini sağlar ki bu aminoasitler de proteinleri oluşturur. Her proteinin içinde belirli bir aminoasit sırası bulunmakta ve bu sıra gendeki sıralamaya denk gelmektedir. Proteinlerin yapısındaki bu özellik biyoloji biliminde “genetik kod” olarak adlandırılmaktadır.

Birbiri ile son derece kompleks ve bir o kadar da hayret uyandırıcı bir uyum içerisinde işleyen kalıtım mekanikleri, canlının oluşmasından yaşamsal faaliyetlerin devam ettirilmesine kadar her alanda etkilidir. Canlının genetik kodu olarak isimlendirilen protein içindeki aminoasit zincirlerinin sırası, proteinin nasıl bir fiziksel yapıya sahip olacağını belirler. Proteinin fonksiyonlarının belirlenmesi manasına gelen üç boyutlu fiziksel yapı, böylece hücre içindeki aminoasitlerin diziliş sırası yani genler iplikçileri tarafından belirlenir. Hücrenin yaşamak için yürüttüğü faaliyetlerden üreme fonksiyonlarına kadar yapılan tüm işlemler, proteinler tarafından belirlenmektedir.

Kalıtım özelliklerinin canlının yaşamsal faaliyetleri açısından ne kadar önemli olduğunun anlaşılması için, nükleotitler ile hücresel faaliyetler arasındaki ilişkinin iyi kavranması gerekir. Zira canlının DNA dizilimindeki en ufak bir değişim dahi proteinlerin yapısını oluşturan aminoasitlerin diziliminde de değişikliğe neden olur ki, bu durum da proteinin fiziksel yapısını değişmesi manasına gelir. Proteinin fonksiyonları fiziksel formuyla doğrudan ilgili olduğundan bu değişim proteinin yürüttüğü faaliyetlerin de farklılaşmasına sebep olarak, proteinin dahil olduğu sistemde hayati derecede önemli sorunlar yaşanmasına neden olabilir.

Rahnansaika