Kemalizm ve Atatürkçülük
Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerinin ve gerçekleştirdiklerinin takipçisi olmak manasına gelen Kemalizm, Atatürk’ün yapılması gerektiğini ifade ettiği tüm eylemlerin de uygulanması gerektiğinin düşünülmesidir. Aslında pek çok insan Kemalizm ile Atatürkçülük kavramının birbirinden farklı şeyler olduğunu düşünse de, aslında her iki tabir de aynı manaya gelir yani kelimeler eşanlamlıdır. Bu nedenle bu kelimelerin sadece birini kullanmak, aynı şeyin ifade edilmesini sağlayacaktır. Kemalizm ya da “diğer adıyla” Atatürkçülük, geri kalmış ya da görüş farkına göre geri kalmış gibi gösterilen bir ülkeyi ele geçirmek isteyen emperyalist güçlere karşı bir tepki olarak doğmuştur. Temelinde Türk milliyetçiliği olan ve toplumu çeşitli sınıflara ayırmayan bir ideoloji olan Kemalizm, rasyonel ve bilimsel yönteme bağlı kurumların devlet yönetiminde söz sahibi olması gerektiğini savunur. Batıl inançlara dayalı düşüncelerin hakim olduğu kurumları yok sayan Mustafa Kemal Atatürk’ün bu kurumlar yerine gücünü bilimsel çalışmalardan ve akıldan alan kurumlara yer vermesi, Kemalizm’in de bu doğrultu da bir devlet yapısı anlayışına sahip olmasına neden olmuştur.
Kemalizm’in antiemperyalist bir ideoloji olarak tanımlanması da mümkündür. Zira Atatürk’ün önderliğinde ülkeyi bölüşmeye çalışan emperyalist güçlere karşı direnen ülkenin sonraki süreçte de kendi ayakları üzerinde durmaya çalışması ve bunu da toplumu da çeşitli sınıflara ayırmadan yapmaya çalışması, Kemalizm’in de emperyalizm karşıtı bir ideoloji olduğunu göstermektedir. Ülkemizin anayasasında da bu doğrultu da görüş bildirilmiş ve devlet adına yapılacak tüm uygulamaların Kemalizm esas alınarak yapılması gerektiğinden bahsedilmiştir. Türkiye topraklarının tüm doğal kaynaklarının bizzat kendini Türk halkı olarak tanımlayan herkes tarafından kullanılabilmesi ve bu öz kaynakların da öncelikli olarak Türk halkına menfaat sağlamak amacı ile kullanılması, Kemalizm’in temel amacı olduğu söylenmektedir. Zira Atatürk’ün gerek Cumhuriyet öncesi gerekse de sonrasındaki hamlelerinin tamamında bu düşüncenin yer aldığı ve bu sebeple de Kemalizm’in amacının da bu şekilde şekilde olduğu ifade edilmektedir.
1930’lu yıllardan itibaren yaygın olarak kullanılmaya başlanan Kemalizm kelimesi, bilindiği kadarıyla ilk defa 1934 yılında bir dergide yazılı olarak kullanılmıştır. La Turquie Kemaliste yani Kemalist Türkiye adıyla basılan bu dergide Kemalizm kelimesinin kullanılmasının bir yıl ardından Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayında dile getirilmiştir. 1935 CHP kurultayında Kemalizm’in Mustafa Kemal Atatürk’e ait düşünce sistemi olduğuna kanaat getirilmiş ve kurultay programına da “Kâmâlizm” olarak geçirilmiştir. Kemalizm, devletin dini inançlara ve etnik köken unsurlarına taraf olmaması için tarafsız bir kimliğe sahip olması gerektiğini dile getiren bir ideoloji olarak laik ve üniter bir devlet yapısını benimsemiştir.