Kızılötesi ışınlar
Infrared olarak da bilinen kızılötesi ışınlar, görünen ışıktan çok daha uzun bir dalga boyuna sahiptir. Elektromanyetik bir ışınım olarak tanımlanabilen kızılötesi ışınlar, mikrodalga ışınlarındansa daha kısa bir dalga boyu aralığındadır. Görünür ışığın en uzun dalga boyunun rengi olarak da adlandırılabilen kızılötesi ışınlar, 750 nanometre ile 1 mikrometre arasında değişen bir dalga boyuna sahiptir. Birçok insan farkında olmasa da, Güneşten dünyamıza gelen ışığın yaklaşık olarak %46’sı kızılötesi, %47’si görünür ışık ve %7’si de morötesi ışınlardır.
Günümüzde kızılötesi ışınlar gerek ticari amaçlı aygıtlarda gerekse de bazı askeri silahlarda ve projelerde kullanılmaktadır. Hedef saptanması, gece görüşü, takip sistemleri ve gözetleme gibi konularda askeri alanda yaygın olarak kullanılan kızılötesi ışınlar, hava tahmininden uzaktan sıcaklık ölçümüne kadar birçok bilimsel araştırmaya da hizmet etmektedir. Endüstriyel üretimde yüzlerce farklı alanda uygulaması olan kızılötesi ışınlar; kablosuz iletişim, spektroskopi ve ısıl verimliliğinin analizi gibi alanlarda da kullanılır.
Tüm bunların ötesinde astronomik araştırmalar için de son derece büyük bir öneme sahip olan kızılötesi ışınlar, “kızılötesi gökbilim” olarak adlandırılan apayrı bir alt bilim dalının dahi doğmasına neden olmuştur. Meşhur Hubble Teleskopu’nun da aralarında bulunduğu pek çok uzay teleskopunda bulunan kızılötesi alıcılar, dünya yüzeyindeki teleskoplarla elde edilemeyen bilgilerin edinilmesini sağlamaktadır. Uzayda serbest dolaşan uzay tozları ve moleküler bulutlar nedeni ile normal teleskoplarla gözlemlenmesi imkansız olan birçok uzay olayı, kızılötesi alıcılara sahip uzay teleskopları ile yakından takip edilebilmektedir.
Bilinen insanlık tarihinde yapılan sayısız araştırma olmasına rağmen kızılötesi ışınların keşfi, 19. yüzyılın büyük gökbilimcilerinden biri olan William Herschel’a ithaf edilmiştir. Herschel üçgen bir prizma kullanarak güneş ışınlarının içindeki kırmızı altı kızılötesi ışınları, bir termometre yardımı ile saptamayı başarmıştı. William Herschel keşfettiği bu ışına “kalorifik ışın” adını verse de, 19. yüzyılın sonlarından itibaren bu ışınlar kızılötesi olarak anılmaya başlanmıştır.
Teknoloji ile şekillenen modern dünyada biyolojiden astronomiye, endüstriyel üretimden silah sanayine, bilimsel araştırmalardan kuantum fiziğine, meteorolojiden spektroskopiye, takip sistemlerinden termografiye kadar birçok alanda kullanılan kızılötesi ışınlar, gelecekte de medeniyetin gelişmesine büyük yarar sağlayacaktır. Evrenin ve zamanın “Big Bang” ile var oluşuna dair cevapların dahi kızılötesi ışınlar aracılığı ile arandığı günümüzde, belki de bu alanda yapılan bilimsel keşifler her şeyin başlangıcına dair daha fazla bilgi edinmemizi sağlayacaktır…