Maddenin sıvı hali ve özellikleri
Plazma, katı ve gaz hal ile birlikte maddenin “4 temel halinden” biri olan sıvı hal, maddenin herhangi bir şekle sahip olmadığı ve içine konan kabın şeklini aldığı akışkan bir haldir. Herhangi bir şekilde sıvı haldeki maddelerin sıkıştırılması mümkün değildir. Sadece “sıvı haldeki maddenin için” serbest olarak her yöne hareket eden maddenin molekülleri, ortak bir çekim kuvveti uygularlar. Ancak sıvı haldeki maddeyi meydana getiren moleküller ve atomların sahip olduğu ortak çekim, sıvının içine konduğu kapla sınırlıdır. Maddenin sıvı hale geçmesi yani faz değiştirmesi ile birlikte sıcak ve basına göre bir hacme sahip olması da söz konusu olur.
Sıvı haldeki maddelerin hacmi, maruz kaldıkları ısı enerjisi ve basınçla alakalıdır. Maddenin sıvı halinin bir diğer özelliği ise iletken olmasıdır. Zira sıvı haldeki maddelerin tamamı elektrik akımı iletir. Ancak sıvının içine konan diğer maddeler yani sıvının bir karışım haline getirilmesi, elektrik iletkenliğinin de düşmesine veya tamamen sıvının yalıtkan hale dönüşmesine neden olabilir. Maddenin sıvı haldeyken miktarının ne kadar olduğunu belirtmek için hacme bağlı birimler kullanılmaktadır. Sıvı haldeki maddelerin miktarını tanımlamakta “litre, cm³ ve m³ gibi birimlerden yararlanılır.
Katı ile gaz arasındaki madde hali olan sıvı hal, madde herhangi bir kabın içine konmasa dahi belirli bir oranda hacme sahip olduğu bir fazdır. Sıcaklık ve basıncın değişmesi, sıvı haldeki maddenin faz değiştirerek katı veya gaz hale geçmesine neden olabilir. Örneğin; oda sıcaklığındaki suyun sıvı halde katı hale geçmesi için basıncın ya da sıcaklığın düşmesi gerekir. Benzer şekilde oda sıcaklığındaki suyun gaz hale geçmesi için de sıcaklığın ya da basıncın artması lazımdır. Ancak unutulmamalıdır ki, “su her sıcaklıkta buharlaşabilen bir sıvıdır”. Bu nedenle yıkanan kıyafetlerin kuruması için ortam sıcaklığının 100 derece olan kaynama noktasına varmasına ihtiyaç yoktur.
Maddenin sıvı halinde, maddenin temel yapı birimi olan atomların oluşturduğu moleküller birbirini çok az bir kuvvetle çekmektedir. Zira tüm sıvıların bulunduğu yüzeyde “damlacık” şeklinde toplanmasının sebebi de molekül ya da atomlar arasındaki bu zayıf çekim kuvvetidir. Bir bardak suyun içilmesinin ardından dahi camdan yapılmış bardağın üzerinde hala küçük su damlacıkları kaldığı görünmektedir. Benzer şekilde yağmur sonrasında dahi evlerin camlarında hala damlacıklar halinde su kalmaktadır. Bu damlacıkların buharlaşması ve suyun içindeki diğer maddelerin cam yüzeyinde kalması, ortaya yağmur lekesi denen izlerin çıkmasına sebep olur. Bu maddeler su gibi her sıcaklıkta buharlaşamadığı için cam yüzeyinde kalmaya devam eder.